Ceza Hukuku
Ceza hukuku, binlerce yıl boyunca insanlığın tecrübeleriyle şekillenen ve toplumsal düzenin sağlanması için kritik öneme sahip olan bir hukuk alanıdır.

Ceza Hukuku Nedir?
Ceza hukuku, binlerce yıl boyunca insanlığın tecrübeleriyle şekillenen ve toplumsal düzenin
sağlanması için kritik öneme sahip olan bir hukuk alanıdır. Hangi eylemlerin toplumsal
düzeni bozacağı ve haksızlık yaratacağı, hangi davranışın cezalandırılması gerektiğine ilişkin
tartışmalar her zaman filozofların ve siyasetçilerin önem verdiği konular olmuştur. Ceza
hukukunun doğru şekilde kurgulanmadığı, haksızlığa neden olan eylemlerin cezalandırılmadığı ya da tam tersi haksızlık sayılamayacak eylemlerin cezalandırılmadığı, cezaların orantısız olmadığı, cezanın herkese eşit uygulanmadığı toplumlarda ciddi problemlerin baş gösterdiği ve devletin otoritesinin sarsıldığı tarih boyunca deneyimlenmiştir.
Ceza hukuku, yalnızca suçluların cezalandırılması açısından değil suçlananların haklarının
korunması açısından da mühim bir alandır. Şüpheli ya da sanığın savunma hakkını kullanabilmesi, kanıtsız olarak suçlanamaması, kötü muamele ve işkenceye maruz kalmasının
engellenmesi gibi temel insani haklarının korunarak adil yargılanmanın sağlanması ceza hukukunun asli maçlarındandır.
Ceza Hukukunun Temel İlkeleri
Ceza hukuku, ilkeler üzerine kurulu bir kamu hukuku dalıdır. Ceza yargılamasının ilkelere uygun şekilde yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde hukuka aykırılık meydana gelecektir. Ceza hukukunun ilkeleri evrenseldir ve tarih boyunca yaşanan tecrübeler sonucunda ortaya çıkmıştır. Ceza hukukunun temel ilkeleri şunlardır;
- Kanunilik ilkesi: Suçların ve suçlar için öngörülen cezanın yalnızca kanunlarla belirlenmesi, suçun tanımlanmasında ve cezanın belirlenmesinde keyfiyete yer verilmemesi anlamına gelmektedir. Kanunların herkesçe açıklanabilecek netlikte ve açık bir biçimde yazılmış olması gerekir. Böylece herkes için suç ve ceza öngörülebilir, belirlenebilir hale gelmektedir.
- Kusur ilkesi: Bir kişinin bir suçtan dolayı cezalandırılabilmesi için suçun ortaya
çıkmasında kusuru bulunması gerekmektedir. Yani hiç kimse sonucunu bilerek ,
öngörerek veya isteyerek yapmadığı bir eylem nedeniyle cezalandırılmamalıdır. - Kıyas yasağı: Kanunda açık bir şekilde suç olduğu belirtilmeyen bir eylemin suç olan
bir eylemle benzerlik göstermesi nedeniyle ceza uygulanmaması anlamına gelmektedir. Bir suçun yorumla kapsamının genişletilememesi de kıyas yasağı kapsamındadır. - Belirlilik ilkesi: Suçun ve söz konusu suç için öngörülen cezanın kanunda tüm
unsurlarıyla ve tüm detaylarıyla kanunda belirlenmesidir. Diğer bir deyişle bir eylemin
hangi hallerde suç oluşturacağına ve cezanın ne kadar süre, ne şekilde uygulanacağına
ilişkin herhangi bir belirsizlik bulunmamalıdır. - Şahsilik ilkesi: Suçu ortaya çıkaran eylemi gerçekleştiren kişinin dışında bir kişiye suç
atfedilmemesi ve ceza uygulanamaması demektir. Bu şekilde kişilerin işlemediği suç
nedeniyle cezalandırılması engellenmekte, tedirginlik yaşamadan güven içerisinde
yaşamını sürdürmesi sağlanmaktadır. - Mülkilik ilkesi: Suç nedeniyle mağdur olan ve suç işleyen kişinin vatandaşlığı, ikametgahı ya da kökeni fark etmeksizin suçun işlendiği yerdeki yargı makamlarının suç hakkında yargılama yapma yetkisi bulunmasıdır. İstisnaları bulunsa da bu durum devletin egemenliği için önemli bir ilke olarak kabul edilmektedir.
- Geriye yürüme yasağı: Bir eylemin ancak halihazırda yürürlükte olan kanunda suç
olarak tanımlanması halinde ceza uygulanabilmesidir. Eylem, gerçekleştirildiği
tarihten sonra kanunda suç olarak tanımlanmışsa bu eylem hakkında ceza uygulanması
mümkün değildir. Diğer bir deyişle kanunun yürürlüğe giriş tarihinden önce suç olarak
tanınmamış eylemler hakkında ceza uygulanamaz.